4 Nisan 2017 Salı

İstediğimiz Hayatı Yarattığımız Bilimsel Olarak Kanıtlandı.

Rezonans Kanunu – İsteklerin Yönetimi – Pierre Franckh

“Eğer şu ana kadar isteklerimiz gerçekleşmediyse, en şiddetli arzularımıza ulaşamadıysa; eğer hayatımıza hiç istemediğimiz şeyler girdiyse, eğer mutsuzsak veya yenilgiye uğradıysak, bütün bunların sebebini Rezonans Kanununda bulabiliriz. “
Pierre Franckh, bu kitabında Rezonans Kanununu kavrayıp onu nasıl kullanacağımızı anlamaya başladığımız anda, hayatımızdaki her şeyin mümkün olabileceğini anlatıyor. Yazar, hayatımızı kalbimizle değiştirebileceğimizin de altını çiziyor.
Düşünce gücümüzle maddeye etki edebilir miyiz?
Kim olmayı istiyorsun?
İsteklerimizi hangi yolla yayıyoruz?
ideal partneri yaşamımıza çekmemizi sağlayan en uygun rezonans alanını nasıl oluştururuz?
Rezonans alanın yazılı ve görsel izlenimlere nasıl tepki verir?
Eğer istediğimiz sonuçları elde etmeye çalışıyorsak; düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız. Çünkü hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur ve biz isteklerimizi yönetebiliriz.
İmkansız, sadece bizim imkansız olduğunu düşündüğümüz şeydir.
Belki de şu anda imkansız olduğunu düşündüğün şey, işte bu sınırsız olanakların imkansız olmadığı fikridir. Öyleyse bu senin şahsi kanaatindir. Bunun doğru ya da yanlış; iyi ya da kötü bir tarafı yok. Bu senin, kendi kanaatindir ve yaşamın da bu doğrultu da ilerleyip gelişecektir.
Ama ya hayat görüşün ve inandıkların yanlış bilgi ve olgulara dayanıyorsa?
En yeni bilimsel araştırmalar, duygu, düşünce ve inançlarımız sayesinde olduğumuzu, hiçbir şüpheye yer bırakmazsızın ispatlıyor. Zira duygularımızla desteklenmiş ve kaydedilmiş inançlarımız muazzam bir rezonans alanı oluşturuyor. Ve bu rezonans alanındaki titreşimlerle uyum içinde olan her şey, evet dünya üzerindeki her şey, bu titreşime ayak uydurmak durumunda kalıyor.
Demek ki asıl soru şu: Sen şu anda hangi rezonans alanını oluşturuyorsun? Ve bu soruyla kendimizi konunun tam ortasında buluyoruz.
Rezonans Nedir?
Resonantia = Akis
Rezonans = Eko, yankı, titreşim
Rezonans Kanunu, evrendeki her şeyin birbirleriyle titreşimler aracılığı ile nasıl iletişim halinde olduğunu anlamamızı sağlar. Vücudumuzun her bir organı ve hücresi de dahil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendilerine has bir titreşimleri vardır. Bu, madde içinde böyledir. Maddenin titreşim enerjisini incelediğimizde farklı objelerin genellikle farklı frekanslarda titreştiğini görürüz. Bazıları da aynı ya da benzer frekansta titreşir.
Bunu piyanodan da biliriz; piyanonun herhangi bir tuşuna bastığımız zaman, bu tuşla uyumlu olan diğer bütün teller de titremeye başlar. Notaların daha pes ya da tiz olması, hiç önemli değildir. Uygun frekansta olmaları onların titreşime geçmeleri için yeterlidir.
Diğer insanlar, nesneler veya olaylar, eğer bizimle aynı frekansta iseler, içimizde oluşturduğumuz titreşim alanına karşı koyamazlar. Bizim titreşimlerimize tepkisiz kalmaları mümkün değildir. Nasıl ki piyanonun basılan tuşuyla aynı frekanstaki diğer teller bu tuşun hareket ile titreşmek durumunda kalıyor ise, bizimle aynı frekanstaki insanların, nesnelerin ve olayların da bizim titreşimlerimize katılmaktan başka seçeneği yoktur.
Peki ama diğer varlıkların bizim enerjimizle titreşime geçmesi bize ne yarar sağlar? Burada, Rezonans Kanununun şu temel kuralı devreye giriyor: BENZERLER BİRBİRİNİ ÇEKERLER.
Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir. Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. Mesela titreşim bazen maddeyi tahrip edecek kadar kuvvetli olabilir. Bir opera sanatçısı sadece sesinin gücü ile bir bardağı çatlatabilir. Burada yaptığı şey enerjiyi boşluktan bardağa iletmektir. Eğer bardağa iletilen enerji bardakla aynı titreşime sahipse, yani bardağın moleküler yapısı ile aynı frekanstaysa, basınç bardağı çatlatacak kadar büyük olabilir.
Biz bir bardak gibi çatlamayız tabii ki. Ama içimizdeki “negatif titreşim enerjisi” olarak adlandırdığımız şey; bizde hoşlanmadığımız, huzursuzluk verici hislerin uyanmasına, hatta belki sarsıcı olayların yaşamımıza çekilmesine sebep olabilir.
İşte bu yüzden, nasıl bir titreşim içinde olduğumuzun, bilerek veya bilmeyerek hangi rezonans alanını oluşturduğumuzun farkına varmak, bizim için çok mühimdir.
İsteklerimizi Hangi Yolla Yayıyoruz?
“Ön yargıları yıkma, atomu parçalamaktan daha zordur” Albert Einstein
Kalp, ezelden beri sevginin en kuvvetli sembolü ve duygularımızın merkezi olarak kabul edilirdi. Ama sonra tıp ve modern bilim ortaya çıktı ve bize, kalbin sadece vücudumuzda kanın dolaşımını sağlayan bir pompa olduğunu yutturmaya çalıştı. Biz “normal insanlar” ise, elimizde halihazırda bunun aksini kanıtlayacak herhangi bir delilimiz olmamasına rağmen, kalbimizin duygularımızın merkezi olduğu inancımızı asla kaybetmedik. 1993 yılında duyguların insan vücudu üzerindeki hakimiyeti hakkında bir araştırma yapılmak istenmiş ve bunun için duygularımızın oluşumundan sorumlu olduğu düşünülen bölgeye, yani kalbimize odaklanılmış. Oldukça çabuk, daha araştırmaların başında herkesi hayrete düşüren bir şey tespit edildi ve bu buluşun neden daha önce yapılmadığının şaşkınlığı yaşandı. Bu nefes kesici buluş; kalbin muazzam büyük bir enerji alanıyla çevrili oluşuydu. Burada bahsedilen alanının çapı yaklaşık iki buçuk metredir.
Bir düşünün, kalbimiz beynimizin oluşturduğundan çok daha büyük bir enerji alanı oluşturuyor. Bilim şimdiye kadar beynin, sahip olduğu elektromanyetik nabızlarla en büyük yayın alanına sahip olduğunu varsayıyordu. Ama şimdi bundan çok daha büyük bir enerji alanı bulundu, insan vücudundan dışarı uzanacak kadar kuvvetli bir enerji. Böylece ilk şaşkınlık atılmasıyla birlikte, akıllara kalbimizin etrafındaki bu enerji alanın nasıl bir görevi olduğu sorusu geldi. Geldiğimiz noktada ulaştığımız bilgiler şaşırtıcı olduğu kadar önemlidir de.
Kalbimiz tarafından oluşturulan elektromanyetik alan vücudumuzdaki organlarla iletişim halindedir. Hatta beyin ve kalbin arasında bir bağlantının bulunduğu ve bu bağlantıyla kalbin beyne hangi hormonları, endorfini ya da diğer kimyasalları salgılaması gerektiğini bildirdiği kanıtlanabildi.
Beynimiz bağımsız hareket etmiyor, aktiviteleri için gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor.
Hepsi bu kadar da değil! bilim adamları araştırmalarında kalbimizden yayılan bu elektromanyetik alanın sadece duygularımız tarafından oluşturulmadığını ve gücünü diğer önemli bir kaynaktan, kanaatlerimizden; yani derin bir inançla bağlandığımız ve hayatımıza doğrultusunda yön verdiğimiz düşüncelerimizden aldığını buldular. Bütün duygu ve düşüncelerimiz kalbimizin enerjisinde bilgi olarak bulunmakta ve vücudumuzdan yayılan en kuvvetli sinyal olarak sadece beynimize ve organlarımıza değil, aynı zamanda dünyanın derinliklerine doğru taşınmaktadır. Bu ezeli gerçeğin yansımalarını “kendini derin bir inançla savunmak” “bir şeyi kalpten istemek” ve tabii “kalbinin sesini dinlemek” gibi bazı deyimlerimizde görmek mümkündür.
Kalbimiz, inanç ve duygularımızı elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet eder. Ve bu elektromanyetik dalgalar vücudumuzla sınırlı kalmaz, bütün çevremize uzanır, bizi kuşatan her şeyle iletişim halindedir. Kalbimiz, bütün inançlarımızı, geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir.
İnançlarımız kalbimizin yaydığı elektromanyetik dalgalar sayesinde fiziksel dünyayla etki alışverişinde bulunur. Yayılan bu enerjinin ne denli büyük olduğunu HeartMath Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar gözler önüne seriyor:
  • Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir.
  • Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden beş bin kez daha kuvvetlidir.
Demek ki kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz. Peki bunu bilmek, bizim için neden bu kadar önemli? Çok basit, çünkü bu sayede, bazı dileklerimiz hemen gerçekleşirken, bazılarının gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen neden bir türlü tezahür etmediğini anlıyoruz.
İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama (imgeleme) yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle, genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar. Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir.
İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur. Ama üzgün, depresif ya da bitkinsek, istediğimiz şeyi dileyebiliriz, bu durumda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır. Peygamberle, günümüzün ve geçmişin dünyaca ünlü alimleri ve bilgeleri ısrarla “Kalp gözüyle görmeyi” öğrenmemizi söylerler.
Kalbimizle Dünyayı Değiştirebiliriz.
Tüm bu anlatılanlar, sahip olduğumuz inançların evrene yollandığı ve Rezonans Kanununun esaslarına göre evrende kendileriyle aynı titreşimdeki enerjileri aradığı anlamına gelir.
Benzerler birbirini çeker. Bizim enerjimizle rezonans içinde olan her şey hayatımızda tahakkuk edecektir. Sözün özü; inandığımız her şey yaşamımızda gerçekleşecektir.
Bu nedenle, isterken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar:
  • Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine taşı,
  • İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız.
  • İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendimizi mutlu bir ruh haline sokmalıyız.
Öncelikle bilincimizi hedefimize yönlendirmeliyiz ki, hayatımızda gerçekleştirmek istediğimiz şeylerle etkileşime geçebilelim. Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir. Bu en başta kendi hakkımızdaki düşüncemiz için geçerlidir. Kendimizle ilgili görüşlerimiz yaşayacaklarımızı belirler. Tabii ki bu, bir şeyleri harekete geçirebilmek için gerekli olan güç ve kudrete sahip olabilmek için, bu kudretin bize dışarıdan verilmediğini, içimizden husule geldiğini anlamamız gerektiği anlamına da geliyor. Demek ki dış dünya, her zaman bizim iç alemimizi yansıtır.
İnançlarımız Dış Alemimizi Değiştirmeyi Nasıl Başarıyor?
Son yıllarda modern bilimin tespitlerinde köklü değişiklikler oldu. Değişim 1995 yılında Rus Bilim Akademisi’nde Vladimir Poponin ve Peter Gariaev yönetimindeki araştırmalarla başladı. Bu iki bilim adamının deneylerinin sonuçları o kadar hayret vericiydi ki, bu deneyler Amerika’da tekrar edildi ve sonuçta orada kamuoyuna duyuruldu.
Vladimir Poponin ve Peter Gariaev, “foton” adı verilen ışık parçacıkları vasıtasıyla DNA’nın tutumunu incelemek istiyorlardı. Bu test serisinde vakum oluşturmak için bir borunun içindeki tüm havayı aldılar. Artık vakumda bile kesin bir hiçlik olmadığı biliniyor. Her mekanda özel aletlerle oldukça isabetli ölçülebilen fotonlar (ışık enerjisi) kalıyor. Böylece fotonlar borunun vakumunda oldukça düzensiz bir şekilde dağıldı.
Bir sonraki adımda boruya insan DNA’sı verildi. Ve o anda çok şaşırtıcı birşey oldu. Parçacıklar DNA’nın varlığında daha farklı sıralandı. DNA, fotonlara direkt olarak etki ediyordu. Sanki görünmez bir güçle, fotonları, boruda düzenli bir şekilde sıralamıştı. Artık bu deneyde kesinleşen şey şuydu; İnsanın DNA’sı, fiziksel dünyaya direkt etki ediyor.
Klasik fizikte, daha önce böyle bir şey gözlemlenmemişti. Dahası, klasik fiziğin alışılagelmiş mantığında, böyle bir şeye yer yoktu. Yani fotonlar insanların açıklayamadığı bir tutum sergiliyordu. Aslında bu yeteri kadar heyecan vericiydi, ama daha sonra olanlar tartışmasız bir devrim niteliğindeydi…Bilim adamları, DNA’yı borudan aldıkları zaman, fotonların düzenli sıralarını bozup dağınık hallerine geri döneceklerini düşünmüştü. Ama beklenenin tam tersi oldu! Fotonlar sanki DNA hala oradaymış gibi düzenli sıralarında kaldı.
Araştırmacılar deneyleri defalarca tekrarladılar, varılan sonuç aynıydı; fiziksel olarak ayrılsalar bile DNA ve fotonlar arasında hala bir bağ vardı. Görünüşe göre, kuantum fiziğinin “kuantum alanı” dediği bir alan aracılığıyla birbirleriyle bağlantılıydılar. Boşluk olarak tabir ettiğimiz şey aslında hiç de “boş” değildir, bilakis içinde milyarlarca verilerin dalgalar aracılığı ile hareket ettiği ve yayıldığı bir alandır.
Bu deney Rezonans Kanununu anlayabilmemiz için oldukça aydınlatıcı olmuştur. Ayrıca bu enerji alanını ayrıcalıklı kılan ise; tanıdığımız hiçbir enerji türüne benzememesidir.
Sıkı dokunmuş bir ağ gibi işlediği görülen enerji yüklü bu alan, iç ve dış alemimiz arasında bir nevi köprü görevi görür.
Tıpkı ses dalgalarının, havayı taşıyıcı olarak kullandığı gibi, yaydığımız inanç ve düşünce gücü de dünyaya taşınabilmek için bir aracıya ihtiyaç duyar. Burada, kuantum alanı devreye girerek, bu aracılık görevini üslenir.
Bu enerji alanı, farkında olsak da olmasak da her şeyle ve herkesle bağlantı içinde olmamızı mümkün kılar.
Bu esnada “alıcının” bizden ne kadar uzaklıkta olduğunun hiçbir rolü yoktur. Bu alıcı yan komşumuz da olabilir, dünyanın öbür ucunda bulunan bir kişi de olabilir. Oluşturulan ve yayılan rezonans alanı, her zaman doğru kişiye ulaşır. Böylece istediğimiz hedefimizle aramızda, enerji yoluyla kesin ve aktif bir bağlantı kurabileceksek eğer, neden en büyük arzularımızın gerçekleşmesi için daha fazla bekleyelim ki?
Kuantum alanı sayesinde herşeyle ve herkesle hemen bağlantıya geçebiliriz. Tek yapmamız gereken şey bunun için bir adım atmaktır;
Rezonans Kanunu, her zaman “evet” der.
İnançlarını her zaman doğru çıkarır.
Sana karşı gelmez.
Mesela, hayatının önemsiz olduğuna ve hiçbir anlam taşımadığına mı inanıyorsun, bu inancın, onaylanacaktır.
Gerçek, büyük bir aşkı hak ettiğine mi inanıyorsun, para, manevi ve maddi zenginliği hak ettiğine; hayatının derin, her şeyi kuşatan bir anlamı olduğuna mı inanıyorsun, bu inancın yaşamında gerçekleşecektir.
Neye inandığın enerjinin umurunda değildir, inancın yüksek ahlaki değerler taşıyabilir ya da çok kötü bir şey olabilir sana fayda sağlayabilir ya da hayatını zorlaştırabilir, enerji işin ahlaki kısmıyla ilgilenmez ve yargılamaz.
Enerji daima senin yaydığın içtekiler doğrultusunda çalışır.
İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış dünyada da karşımıza çıkacaktır.
Dünyada karşılaştığımız her şeyin bir kaynağı vardır ve bu kaynak düşüncelerimizdedir. Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak, düşüncelerimizi kontrol etmeye başlamalıyız, çünkü düşündüğümüz her şey bir rezonans alanı oluşturur.
Uzun süreli ve sık olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve söylediğimiz her şey rezonans alanımızı yoğunlaştırır. Bu yüzden kaybetmek hakkında her düşünce kaybetmek, kazanmak hakkındaki her inanç da kazanma ihtimalini kuvvetlendirir. Bu yüzden dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyi düşünce gücümüzle değiştirebiliriz.
İçindeki yaratıcılığı hatırla ve onu bilinçli olarak kendi iyiliğin için ve diğer insanların iyiliği için kullan!
Arzularımız gerçekleşmek üzere bizi nasıl bulur?
Artık aydınlık getirmemiz gereken tek nokta, bizimle etkileşime geçen enerjinin, bizi nasıl bulacağı konusudur. Sonuçta evrende milyarlarca DNA var ve bunların her biri enerji alışverişinde bulunuyor. Peki, evren arzularımızı, daha doğrusu arzulananı yolunu şaşırmadan bize nasıl iletir?
Bir yandan sürekli “yayındayız”. Rezonans alanımızı durmaksızın pozitif ve negatif düşüncelerimizle programlıyoruz. İstek ve amaçlarımızı koruduğumuz sürece, korku ve endişelerimiz içinde aynı şey geçerli, rezonans alanımız bizimle aynı titreşimde olanları bize çeker. Diğer yandan ise hepimiz “kod” olarak adlandırdığımız genetik bir isme sahibiz. Kriminal teknik ve babalık testi ile ilintili olarak bu kavramı daha önce duymuşsunuzdur. Her bir hücrenin DNA’sı da, aynı parmak izi gibi, eşsizdir. DNA, başkalarıyla karıştırılması mümkün olmayan genetik bir parmak izi bırakır. İşte bu enerji içinde geçerlidir. DNA’mızın enerji parmak izi , açık ve net bir adres bırakır. Titreşim o kadar belirgindir ki, her zaman bizim için en uygun çözümü bulur.
Düşünce Gücümüzle Yeni Bir Gelecek Oluşturabilir Miyiz?
Zaman hiç de göründüğü gibi değildir. Sadece bir yöne doğru hareket etmez ve gelecek, geçmişle aynı zamanda mevcuttur. Albert Einstein
Düşünce gücümüz sayesinde geleceğimizi etkileyebilir miyiz? Kesinlikle evet! Bunu yapabiliriz, hem de tahmin ettiğimizden daha fazla. Kuantum fizikçilerinin nefes kesici buluşları hayatımızı her an tamamen değiştirebileceğimizi ve istediğimiz her şeyi değiştirebileceğimizi, bize bir kez daha gösterdi.
Bildiğimiz gibi düşünce gücümüzle enerji yaymaktayız. Tabii ki sadece biz değil, diğer bütün insanlarda aynı şekilde enerji gücü yaymakta. Aynı titreşimdeki enerjiler birbirlerini çektikleri için tıpkı bizim diğer insanları ve olayları kendimize çektiğimiz gibi başka insan ve olayların da bizi çekiyor olması doğaldır. Buradaki tek koşul, iki enerjinin birbiriyle uyumlu olması yani titreşimlerinin birbirine yakın olmasıdır.
Bu arada kuantum fiziği, kuantum dalgası denilen şeyin, örneğin; düşünce ve inançlarımızın, sadece fiziksel olarak yayılmakla kalmayıp zaman içine de yayıldığını bulmuştur. Yani inançlarımız sadece yer değil, zaman da değiştiriyorlar (zaman dalgaları). Demek  ki “normal kuantum dalgası” diye adlandırdığımız, geçmişten geleceğe giden kuantum dalagaları var. Bunun dışında, bir de “birleşik karmaşık dalgalar” olarak adlandırdığımız gelecekten geçmişe yayılan dalgalar vardır! Hayret verici değil mi? Ama gerçek. Geleceğe yayılan dalgalar “teklif dalgası”, geçmişe geri dönen dalgalar ise “eko dalgası” olarak adlandırılır.
Eğer bu iki dalga karşılaşırsa, yani gelecekten gelen bir eko dalgası, bizim yolladığımız bir teklif dalgasına rastlarsa, bu durumda dalgalar birbirlerini modüle ederler ve ikisinin ortak ürünü olarak ortaya “olay ihtimali” dediğimiz şey çıkar. Kuantum fiziğine göre “bir olayın gerçekleşmesi ihtimali, geçmişten gelen teklif dalgası ile gelecekten gelen uygun bir eko dalgasının buluşması sonucu ortaya çıkar”. Bu şu anlama gelir : “Sadece geçmiş geleceği değil, aynı zamanda gelecek de geçmişi etkiler”.
Aklımız bunu idrak etmekte biraz zorlanabilir, çünkü şimdiye kadar hep zamanın geçmişten geleceğe, doğrusal bir biçimde ilerlediğini düşünmüştük. Şimdiyse bunun tam tersinin de mümkün olması aklımız için şaşırtıcı. Demek ki : Gelecek dışarıda bir yerlerde, çoktan beri mevcut. Aksi halde geçmişe, yani bizim şimdiki zamanımıza, dalgalar yollaması mümkün olmazdı. Senin geleceğin de şu an, şu saniye mevcut. Ama yine de geleceğinin akışı önceden belirlenmemiş, zira geleceğin çeşitli mahiyetlerini seçme imkanına sahibiz.
Tabii ki bilincimiz, sadece bir tek zaman algılıyor. Farklı bir şey tanımıyoruz. Bu şaşılacak bir şey değil, sonuçta duyularımız çok sınırlı.Bütün ışık yelpazesinin sadece % 8’ini algılayabiliyoruz. Geri kalan % 92’lik gerçeği, aynı şekilde bizi çevrelemesine rağmen algılayamıyoruz. Aslında var olduğu halde tamamen yok sayıyoruz.
Ama yine de etrafımızda hiç tanımadığımız diğer enerji titreşim, dalga ve bilgilerle çevrili.
Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir. Sokrates
Teklif dalgamız tüm geleceğimizi dolaşır. İster bir saniye sonrası, ister bir ya da on yıl sonraki olaylar olsun, tüm olasılıklar tek tek kontrol edilir. Bu aşamada kuantum fiziği şu fenomeni keşfetmiştir: Gelecekteki olay, zaman açısından ne kadar yakındaysa, rezonans da o kadar nettir. Bu şu anlama gelir; “Gelecekte gözlediğim bir olay zaman açısından bana ne kadar yakınsa, o olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kararı o kadar kesindir.”
Yakın gelecekteki bütün olayları, bugünkü bilincimiz belirler.
İşte bu noktadan sonra “istemek” konusuna varıyoruz.  Zira istemek birçok ihtimalden birini yaşamımıza çekmekten başka bir şey değildir.
  • Bir şey istediğimizde, bu doğrultuda bir teklif dalgası yolluyoruz.
  • Bu dalga, bir eko dalgasıyla irtibata geçiyor.
  • Bir gerçekleşme ihtimali meydana getirebilirsek istediğimizin gerçekleşmesi için en uygun şartları sağlamış oluyoruz.
İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış alemde de karşımıza çıkacaktır.
Zira dış dünya her zaman iç alemimizi yansıtır.
Ancak bilincimizi hedefe yönlendirirsek yaşamımızda sahip olmak istediğimiz şeylerle etkileşime geçebiliriz.
Eğer istediğimiz sonuçlara istiyorsak; düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız, zira hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur.
Rezonans Kanunu-Pierre Franckh    Alintı..

Hastalıkların Zihinsel Sebepleri Ve Şifa Olumlamaları.

HASTALIKLARIN ZİHİNSEL SEBEPLERİ ...
A Addison hastalığı: (Derin boyutta duygusal yoksunluk. Kendine duyulan kızgınlık.) "Bedenimin, düşüncelerimin, duygularımın bakımını sevgiyle yapıyorum."

Adrenal sorunlar: (Yenilgi duygusu. Kendine aldırış etmemek. Endişe) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Kendime bakma isteğini duyuyorum.
" Ağlamak: (Gözyaşları hayatın ırmaklarıdır. Üzüntü ve korkudaki kadar sevinçte de gözyaşı dökülür.) "Tüm duygularımda huzur içindeyim. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum
" Ağrılar, Sızılar: (Sevgiye hasret çekmek. Dokunulmayı özlemek.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Sevecen ve sevilen bir insanım.
" AIDS: (Kendini reddetmek, cinsel suçluluk ve yetersizlik duygusu.) "Hayatın kutsal ve görkemli bir ifadesiyim. Cinselliğimden haz duyuyorum. Kendimi seviyorum.
" Akciğer sorunları: (Hayatı kabul etmemek. Depresyon. Üzüntü. Dolu dolu bir yaşama kendini layık görmeme.) "Hayatım mükemmel bir denge içinde. Hayatı dolu dolu yaşamaya hakkım ve kapasitem var.
" Akıntı: (Eşe duyulan kızgınlık. Cinsel suçluluk duygusu. Kendini cezalandırma.) Başkaları, kendime duyduğum sevgi ve saygının aynalığını yapıyor. Cinselliğimin coşkusunu yaşıyorum.
" Allerjiler: (Kime allerji duyuyorsunuz? Kendi gücünü reddetmek) "Dünya güvenli ve dostça. Güvencedeyim. Hayatla barış içindeyim."
Alkolizm: (Ne yararı var? Yararsızlık, suçluluk, yetersizlik duygusu. Kendini reddetme.) "Şu anda yaşıyorum. Her an yeni bir an. Özdeğerimi görmeyi seçiyorum. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" Alzheimer hastalığı: (Yaşamı terketme arzusu. Hayatı olduğu gibi kabul edememek) "Herşey doğru zaman ve mekan sıralaması içinde gelişiyor. Her şey olması gerektiği gibi oluyor.
" Amfizem: (Yaşam korkusu. Kendini yaşamaya layık bulmama.) "Dolu dolu ve özgür yaşamak en doğal hakkım. Hayatı ve kendimi seviyorum.
" Amnezi: (Korku, hayattan kaçış. Kendi ayakları üzerinde duramama.) "Zeka, cesaret ve özdeğere daima sahibim. Hayatta olmayı seviyorum.
" Anemi: ("Evet, ama" yaklaşımı. Haz yoksunluğu. Yaşam korkusu. Yeterli olmama duygusu) "Hayatın her alanında zevk alacağım çok şey var. Hayatı seviyorum.
" Anksiyete (kaygı): Hayatın akışına ve gidişatına güven duymama) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Hayatın akışına güveniyorum. Güvencedeyim."
Anoreksi: (Hayatı reddetmek. Aşırı korku, kendinden nefret ve reddedilme) "Olduğum gibiyim. Olduğum gibi olmaktan mutluyum. Yaşamayı seçiyorum. Hazzı ve kendimi kabul etmeyi seçiyorum."
Anüs: (Atma noktası, boşaltma noktası.) "İhtiyaç duymadığım şeyleri kolaylıkla ve rahatlıkla atıyorum.
" Anüs- apse: (Bırakmak istediğiniz şeyi bırakamamaktan duyduğunuz kızgınlık) "Bıraktığımda güvendeyim. Sadece ihtiyacım olmayan şeyleri atıyorum.
" -Acı: (Suçluluk duyma. Cezalandırılma arzusu. Yetersizlik.) "Geçmiş geçmişte kaldı. Şimdi kendimi sevmeyi ve onaylamayı seçiyorum
-Fistula: (Gereksiz şeyleri kısmen tutarak atmak. Geçmişin olumsuzluklarına takılı kalmak.) "Sevgiyle geçmişi tümüyle özgür bırakıyorum. Özgürüm. Sevgiyim."
-Kaşınma: (Geçmiş hakkında suçluluk duymak. Pişmanlık.) "Kendimi sevgiyle affediyorum. Özgürüm." Anüs kanaması: (Kızgınlık ve öfke.) "Hayatın akışına güveniyorum. Doğru ve yararlı adımlar atıyorum.
" Apati: (Duygulara izin vermemek. Kendini ölü gibi hissetme. Korku.) "Duygularıma izin veriyorum. Kendimi hayata açıyorum. Yaşam deneyimlerine hazırım.
" Apandisit: (Korku, yaşam korkusu. İyi şeylerin akışını engellemek.) "Güvendeyim. Kendimi gevşetiyor ve hayatın zevkle akmasına izin veriyorum.
" Apse: (İncinme, küçümsenme, intikam duyguları içinde dönüp durma) Düşüncelerimin özgürleşmesine izin veriyorum. Geçmiş bitti. Huzurluyum.
Arter: (Yaşam sevincini taşıyan damarlar.) "Yaşam sevinciyle doluyum. Kalbimin her atışında tüm bedenime yayılıyor."
Arterioskleroz: (Direnme, gerginlik. Katışlaşmış dar düşünceler. İyiyi görmeyi reddetmek.) "Hayata ve hazza tamamen açığım. Sevgiyle bakmayı seçiyorum."
Artrit: (Sevilmediğini hissetmek. Eleştirilmek, kırgınlık). "Sevgiyim. Kendimi sevmeyi ve onaylamayı seçiyorum. Başkalarına sevgiyle bakıyorum.
" Artritli parmaklar: (Cezalandırma, suçlama arzusu. Kurban olduğunu hissetmek.) "Sevgi ve anlayışla bakıyorum. Tüm yaşadıklarıma sevginin ışığıyla yaklaşıyorum.
" Araba tutması: (Korku. Tutsaklık. Tuzağa düşmüş hissetmek.) "Zaman ve mekan içinde kolaylıkla ilerliyorum. Sevgi çepeçevre beni kuşatıyor.
" Astım: (Nefes almaya hak duymamak. Boğulmuşluk duygusu ve bastırılmış gözyaşı. "Hayatımın sorumluluğunu üstlenme güvenini duyuyorum. Özgür olmayı seçiyorum.
" Astım nöbeti: (Korku. Hayata güvenmemek. Çocuklukta takılıp kalmak.) "Büyümekten korkmuyorum. Hayatıma ve kendime güven duyuyorum.
" Bebek astımı: (Yaşam korkusu. Doğmaktan duyulan pişmanlık. "Bu çocuk güven dolu bir ortamda ve seviliyor. Beklenilen ve değer verilen bir çocuksun.
" Ayaklar: Kendimizi, başkalarını, hayatı anlama kapasitemiz. "Anlayışım genişliyor. Değişen dünyaya ayak uyduruyorum.
" Ayak parmakları: Geleceğin küçük ayrıntıları. "Tüm ayrıntılar kendi kendine yerlerini bulurlar.
" Ayakbileği: (Hareket ve yol belirlemeyi temsil ediyor.) "Hayatta ileri doğru adımları kolaylıkla atıyorum.
" Madura ayağı: (Dışlanmaktan duyulan çaresizlik duygusu. İleri adım atamama.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. İlerlemek için kendime izin veriyorum.
" Aybaşı sorunları: (Kadın olmaktan duyulan suçluluk duygusu. Cinsel organların günah, pis olduğu inancı.) "Kadın olarak gücümü ve bedenimin normal işlevlerini kabul ediyorum. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" B
Bacak sorunları: - Üst: (Çocukluk travmalarının etkisinden kurtulamamak.) "Benim için bildiklerinin en iyisini yapıyorlardı. Onları affediyorum."
- Alt: (Gelecek korkusu. Kıpırdamak istememek.) "Geleceğe güvenle bakıyorum." Bademcikler: (Korku. Bastırılmış duygular. Tıkanmış yaratıcılık.) "Yüksek düşünceler bende ifade buluyor. Her şey iyiliğim için oluyor
." Bağımlıklar: (Kendinden kaçmak. Korku. Kendini sevmeyi bilmemek) "Artık ne kadar harikulade bir varlık olduğumun farkına vardım. Kendimi sevmeyi ve haz almayı seçiyorum.
" Barsaklar: Dışkının atılmasını sağlıyor. - Sorunlar: (Eski ve ihtiyaç duyulmayan şeyi atmaktan korkmak.) "Kolaylıkla eskiyi bırakıyor, coşkuyla yeniyi kabul ediyorum.
" Baş ağrısı (Değersizlik duygusu. Korku. Kendini eleştirme.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Yaptığım şeyleri sevgiyle yapıyorum.
" Baş dönmesi: (Kaçış. Dağınık düşünce. Görmeyi reddetmek.) "Hayatla uyum ve barış içindeyim. Canlı ve mutlu olmakla güven içindeyim.
" Bayılmak: (Korku. Başedememek.) "Hayattaki her şeyle başetme gücüm var." Beden Kokusu: (Korku. Kendinden hoşlanmamak. İnsanlardan korkmak.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Güven duyuyorum.
" Beyin: Bilgisayar ve santralı temsil ediyor. - Tümör: "Yanlış programlanmış inançlar. İnatçılık. Değişmeyi reddetmek.) "Zihnimin bilgisayarını yeniden programlamak çok kolay. Hayat değişimler sürecidir.
" Bitkinlik: ( Can sıkıntısı. Yaptığı işi sevmemek.) "Hayattan coşku duyuyorum. Enerji ve coşkuyla doluyum.
" Boğaz sorunları: (Kendi adına konuşamamak. Yutulmuş kızgınlık. Tıkanmış yaratıcılık. Değişme ve korkusu.) "Kendimi özgürce, kolaylıkla, sevgiyle ifade ediyorum. Yaratıcılığımı kullanıyorum. Değişmeye hazırım.
" Boyun ağrıları: (Soruna bir başka açıdan bakmayı reddetmek. İnatçılık. Esnek olmamak.) "Kolaylıkla ve esneklikle bir konuyu her açıdan görebiliyorum. Birşeyi yapmanın ve görmenin bir çok yolu var."
Böbrek sorunları: (Yargılama, düşkırıklığı, başarısızlık. Utanç. Çocuk gibi tepki gösterme.) "Daima doğru adım atıyorum. Her deneyim yararlı. Büyümeyi seçiyorum.
" Bronşit: (Bağırılıp çağrılan aile ortamı): "Çevremde barış ve uyum var.
" Bunama: (Çocuğun güven dolu sanılan dünyasına geri dönmek. Bakım ve ilgi talep etmek. Etrafındakileri bir çeşit kontrol etme yolu. Kaçış.) "Korunma. Güven. Barış. Evrensel akıl hayatın her boyutunda çalışıyor
" Burun akması: (İçsel ağlama. Çocuksu gözyaşı. Kurban.) "Hayatımın yaratıcı gücünün bende olduğunu kabul ediyorum. Hayattan zevk almayı seçiyorum.
" Burun kanaması:: (Kabul görme isteği.Önem verilmeme duygusu. 'Sevgi istiyorum.') "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Gerçek değerimi biliyorum.
" C
Cilt sorunları: (Kaygı, korku. Eski, derine gömülmüş bir tehlike. Dokunulma yoksunluğu.) "Barış ve sevgi düşünceleriyle kendimi koruyorum. Geçmişi unuttum ve affettim. Şimdi özgürüm.
" Cinsel hastalıklar: (Cinsel organların günah ve pislik yuvası olduğu inancı. Suçluluk. Cinsellikte insanları kullanmak, sömürmek, tecavüz etmek.) "Cinselliğimi sevgiyle ifade ediyorum. Bana iyi duygular hissettiren cinselliği yaşamayı seçiyorum.
" Cushing Hastalığı: (Zihinsel dengesizlik. Sürekli çılgınca fikirler üretilmesi. Aşırı güçlülük duygusu.) "Sevgiyle bedenimi ve zihnimi dengeliyorum. Şimdi bana iyi duygular veren düşünceleri seçiyorum.
" Cüzzam: (Hayatla başedememe. Temiz ve iyi olmadığına dair uzun süreli inanç.) "Sınırlılığımı aşıyorum. Sevgi tüm hayatımı iyileştiriyor."
Ç
Çene Sorunları: (Kızgınlık. İntikam arzusu.) "Yarattıklarımı değiştirme gücü bende.
" Çıban (şirpençe): Bize yapıldığını düşündüğümüz haksızlıklara duyulan zehirli öfke.) "Geçmişi bırakıyorum, hayatımın her alanını iyileştirmek için kendime zaman tanıyorum.
" Çocuk hastalıkları: (Takvime, toplumsal kurallara ve sahte yasalara inanmak. Etrafındaki yetişkinlerin çocukça davranışları.) "Bu çocuk kutsal sevgi ve korumasıyla kuşatılmış. Zihinsel bağışıklık talep ediyoruz.
" Çocuk felci: (Paralize eden kıskançlık. Birisini durdurma isteği.) "Her şey, herkese yetecek kadar çok. Sevecen düşüncelerle özgürlüğümü yaratıyorum.
" Çürükler: (Yaşamda küçük engeller. Kendini cezalandırma.) "Kendimi seviyorum ve saygı duyuyorum. Kendime sevecen davranıyorum."
D
Dalak: Obsesyon. Bir şeylere aşırı tutku. "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" Delilik: (Aileden kaçış. Hayattan şiddetli bir kaçış.) "Bu kişi gerçek kimliğini biliyor ve Evrensel Aklın yaratıcı bir ifadesi.
" Denge Kaybı: (Dağınık düşünceler.) "Hayatım olduğu gibi mükemmel ve güvenli. Her şey iyi ve güzel
" Deniz tutması: (Korku. Ölüm korkusu. Kontrolü yitirme.) "Her yerde barış ve huzur içindeyim. Hayata güveniyorum.
" Dirsek: Yön değişimlerini ve yeni deneyimleri kabullenmeyi temsil. eder. "Yeni deneyimlere, yeni değişimlere ve yeni doğrultulara kolaylıkla uyum sağlıyorum.
" Disk kayması: (Hayatta hiç bir desteğin olmadığı duygusu. Kararsızlık.) "Hayat, tüm düşüncelerimi destekliyor. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" Diş sorunları: (Uzun süreli kararsızlık. Karar vermek için düşünceleri analiz edememe.) Doğruluk ilkesinden şaşmadan kararlarımı veriyorum. Doğru kararlar verdiğimin güvencesi içindeyim.
" Dişeti kanamaları: (Hayatta aldığımız kararlardan haz duymama.) "Aldığım kararların doğruluğuna güveniyorum. Huzurluyum.
" Dişeti sorunları: (Kararları kesinleştirememek, hayat karşısında güçsüzlük.) "Kararlı bir insanım. Kendimi sevgiyle destekliyorum ve kararlarımı uyguluyorum.
" Diyabet (Şeker hastalığı): Geçmişteki seçimlerinden pişmanlık duymak. Hayatı kontrol altına alma ihtiyacı. Derin üzüntü. Hayattan tat almama.) "Bu an güzelliklerle dolu. Günün tatlı yönlerini görmeyi, yaşamayı seçiyorum."
Diz sorunları: (İnatçı ego ve gurur. Taviz verememe. Uzlaşamama. Esnek olmama.) "Affediyorum. Anlıyorum. Şefkat duyuyorum. Kolayca uzlaşıyorum.
" Doğuştan gelen sakatlıklar: (Karmik. Böyle gelmeyi siz seçtiniz. Ailemizi de biz seçeriz.) "Her deneyim, gelişim sürecimiz için mükemmel. Olduğum gibi olmaktan mutluyum ve huzurluyum.
" Dudak uçuğu: (Hayatı küçümseme alışkanlığı. Kendini ve başkalarını aşırı eleştirme. 'Her şey ne kadar kötü, değil mi' deme alışkanlığı.) "Hayatla birim. Kendimi ve başkalarını seviyorum. Yaşamaktan mutluluk duyuyorum.
" Düşük: (Gelecek korkusu. 'Şimdi değil, daha sonra..' Yanlış zamanlama.) "Hayat bana daima uygun çözümleri getiriyor."
E
Egzama: (Aşırı muhalefet, düşmanlık. Zihinsel feveran.) "İçimde ve etrafımda uyum, barış, sevgi ve hazla çevriliyim. Güvencedeyim."
Eklemler: Hayatımızın yön değiştirmesi. "Daima en iyi yöne doğru gidiyorum.
" El bileği: Hareketi ve kolaylığı temsil ediyor. "Tüm deneyimlerime bilgelikle, sevgiyle, kolaylıkla yaklaşıyorum ve üstesinden geliyorum.
" Epilepsi(Sara): (Eziyet çekme. Hayatı reddediş. Büyük mücadele duygusu. Kendine yönelik şiddet.) "Hayatı sonsuz ve haz dolu olarak görmeyi seçiyorum. Ben de sonsuz, haz dolu ve huzurluyum."
F
Fıtık: (Zedelenmiş ilişkiler. Gerginlik. Yanlış yaratıcı ifade.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Kendim olmakta özgürüm.
" Fibroid Tümör ve kistler: (Eşe derinden kırılma ve bu kırgınlığı besleme. Kadınlık benliğine darbe yemek.) "Bu deneyimi bana çeken düşünce kalıbından kendimi kurtarıyorum.
" Frijitlik(Cinsel soğukluk): (Korku. Hazdan korkma. Cinselliğin kötü olduğuna dair inanç. Duyarsız eş.) "Bedenimden zevk duyarken güvencedeyim. Kadın olmaktan mutluluk duyuyorum.
" G
Gastrit: (Uzun süren kararsızlık.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum." Geğirme: (Korku. Hayatı çabucak yutmaya çalışmak.) "Yapmam gereken her şeyi yeri ve zamanı var. Huzurluyum."
Göğüsler: Anneliği ve şefkati temsil ediyor. "Mükemmel bir denge içinde besleniyor ve besliyorum."
- Kistler, yumrular, ağrılar: (Aşırı annelik. Aşırı koruma. Aşırı tahakküm. Yaşamdan beslenmeyi engellemek.) "Kendim olmakta özgürüm, başkalarının da kendileri olma özgürlüğüne saygı duyuyorum. Herkes büyüyüp gelişmeli."
Gözler: Berrak görüşü simgeliyor. Geçmişi, anı geleceği.) "Her şeyi sevgi ve sevinçle görüyorum."
Göz Sorunları: (Hayatta gördüğü şeylerden hoşlanmamak.) "Görmekten hoşlanacağım bir hayatı yaratıyorum." -
Astigmat: (Kendini olduğu gibi görme korkusu.) "Kendi güzelliğimi ve görkemimi görmeyi seçiyorum." -
Katarakat: (Geleceği karanlık görmek.) "Hayat sonsuz ve haz doludur." - Çocuklar: (Ailede olan biteni görmek istememe.) "Bu çocuğu mutluluk ve güzellik kucaklıyor.
" - Şaşılık: (Aynı anda zıt amaçların olması.) "Gördüğüm bana güven veriyor.
" - Hipermetrop: (Anda yaşanılanların değerini bilmemek ve korkmak.) "Şimdi ve buradayım. Güvende olduğumu görüyorum." -
Miyop: (Gelecek korkusu.) "Kutsal hayatın rehberliğine güveniyorum." - Glakoma: (Taşlaşmış affetmezlik.) "Sevgi ve şefkatle bakıyorum.
" - Keratit: (Aşırı kızgınlık. Yumruk atma arzusu.) "Bırakıyorum yüreğimdeki sevgi gördüğüm her şeyi iyileştirsin.
" Grip: (Kitlesel karamsarlık ve inançlara uyum. Korku. İstatistiklere inanmak.) "Toplum inançlarının ötesindeyim. Toplumsal etkilerden özgürüm.
" Guatr: (Üzerinde baskılara duyulan nefret. Kurban. Doyumsuzluk.) "Hayatımın tek otoritesi ve gücü benim. Kendim olmakta özgürüm.."
Gut Hastalığı: (Tahakküm etme ihtiyacı. Sabırsızlık. Kızgınlık. "Kendimle ve başkalarıyla barışığım ve huzurluyum.
" H
Hazımsızlık: (İçgüdüsel korku, kaygı, başa çıkamama.) "Yeni deneyimleri kolaylıkla ve zevkle özümsüyorum.
" Hemoroid: (Geçmişe duyulan kızgınlık. Geçmişin sorumluluğu altında ezilme.) "Yapmak istediğim her şey için zamanım var. Sevgi olmayan her şeyi bırakıyorum.
" Hepatit: (Değişime direnç. Korku, kızgınlık, nefret.) "Düşüncelerim arınmış ve özgür. Geçmişi bırakıyorum, yeniye yöneliyorum."
Herpes: (Cinselliğin ayıp olduğu toplumsal inancı kabullenme. Cezalanma ihtiyacı. Utanç duygusu. Cezalandırıcı bir Tanrı'ya inanma.) "Benim Tanrı anlayışım sevgidir. Cinsellik normal ve doğaldır. Cinselliğimi ve bedenimi seviyorum.
" Hipertiroidi: (İstenen şeyi yapamamaktan duyulan aşırı düş kırıklığı. Daima kendini değil, hep başkalarını düşünmek.) "Gücüme yeniden sahip çıkıyorum. Kararlarımı kendim veriyorum. Kendi mutluluğumun doyumunu yaşıyorum.
" Hiperventilasyon: (Korku. Değişime karşı duymak. Gidişata güvenmemek.) Nerede olursam olayım güven içindeyim. Hayatın akışına güveniyorum.
" Hipofiz: Kontrol merkezi. "Zihnim ve bedenim mükemmel denge içinde." Hipoglisemi: (Hayatın yükü altında ezilmek.) "Hayatımı hafif, kolay, zevkli hale getirmeyi seçiyorum.
" Hodgkin Hastalığı: (Suçlama ve 'yetersiz olmak'tan duyulan büyük korku. Kendini kabul ettirmeye duyulan aşırı gereksinme çabalarıyla yaşam zevkinin unutulması.) "Kendim gibi olmaktan son derece memnunum. Olduğum gibi değerliyim ve yeterliyim. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" Horlama: (Kalıplaşmış düşüncelerden kurtulmayı inatçı bir reddediş.) "İçinde sevgi ve haz olmayan düşüncelerimi bırakıyorum. Yeniyi, tazeliği, canlılığı seçiyorum.
" İ
İçe dönmüş tırnak: (İlerlemekten duyulan endişe ve suçluluk duygusu.) "Hayatta kendi yolumu çizmek en doğal hakkım. Güvenliyim. Özgürüm.
"İdrar Sorunları: (Endişe. Eski, düşünceler saplanma. Bıkkınlık.) "Eskiyi kolaylıkla ve rahatlıkla bırakıyor ve yeniye hayatımda yer veriyorum.
" İdrar yolu enfeksiyonu: (Genellikle karşı cinse veya sevgiliye duyulan öfke. Başkalarını suçlamak.) "Bu koşulları yaratan bilincimdeki kalıpları değiştiriyorum. Değişmeye hazırım. Kendimi seviyorum.
" İktidarsızlık: (Cinsel baskı, gerginlik, suçluluk. Toplum baskısı. Önceki eşe duyulan öfke. Anne korkusu.) "Cinsel gücümü kolaylıkla ve zevkle ifade ediyorum.
" İshal: (Korku. Reddetmek. Kaçış.) "Beslenme, hazmetme ve dışkılama sistemim düzenli işliyor. Hayatla barış içindeyim.
" İştah –fazla: (Korku. Korunma ihtiyacı. Duyguları yargılamak.) "Güvendeyim. Hissetmek sağlıklıdır. Duygularım normal ve kabul edilebilir şeylerdir." -az: (Korku. Kendini koruma. Hayata güvenmemek. "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Güvendeyim. Hayat zevkli ve güven dolu.
" K
Kaba etler (butlar): Gücü temsil ediyor. Gevşek kabaetler; gücün kaybolması. "Gücümü akıllıca kullanıyorum. Güçlüyüm. Güven doluyum.
" Kadın Sorunları: (Kendini, dişiliğini, dişilik prensibini reddetme.) "Kadın olduğum için mutluyum. Bedenimi seviyorum.
" Kalça Sorunları: Büyük kararlar almada duyulan korku. Gidilecek bir yönün olmaması.) "Hayatım denge içinde. Her yaşta kolaylıkla ve zevkle hayatımda ilerleme gösteriyorum.
" Kalp: Sevgi ve güven merkezi. "Kalbim sevgi ritmiyle atıyor." - sorunları: (Uzun süreli duygusal sorunlar. Haz yoksunluğu. Kalbin katılaşması. Stres ve zorluklar.) "Coşku, haz, mutluluk. Bunların düşüncelerimi, deneyimlerimi, bedenimi doldurmasına izin veriyorum
." - Krizi: (Haz duygusunu para, pozisyon vb için feda etmek.) "Önce sevgi geliyor. Hayattan haz almayı seçiyorum." - Kalp damarlarının daralması: (Zihinsel katılık, katı yüreklilik,çelik gibi irade, esnek olmama. Korku.) "Sevecen mutlu düşünceleri seçerek sevecen, mutlu bir dünya yaratıyorum. Güvenli ve özgürüm.
" Kan: Bedende hazzı temsil ediyor, özgürce akıyor.) "Hayatın mükemmel ritmi içinde haz alıyorum ve haz veriyorum.
" Kan Sorunları: (Sevinç yoksunluğu ve düşüncelerin özgürce dolaşamaması.) (Sevinç verici yeni düşünceler içimde özgürce dolaşıyor.) -Pıhtılaşma: (Haz duymaya kapalı olmak.) "İçimde yeni bir hayat uyanıyor.
" Kanama: (Haz alma duygusunu yitirmek. Kızgınlık. ama neye?) "Hayatın mükemmel ritmi içinde haz alıyorum ve haz veriyorum.
" Kan Basıncı- yüksek: (uzun zamandır çözülemeyen duygusal sorun.) "Geçmişi huzurla bırakıyorum." -düşük: (Çocukta sevgi yoksunluğu. Yenilgi. Niye uğraşayım ki? Nasılsa bir şey değişmeyecek.) "Hep sevinç dolu olan şu anda yaşamayı seçiyorum. Yaşamım bir sevinç kaynağı.
" Kabızlık: (Eski düşüncelerden vazgeçmeyi reddetmek. Geçmişe saplanmak. Bazen cimrilik.) "Geçmişi bıraktığımda yenilik, tazelik, canlılık geliyor. Hayatın içimden akmasına izin veriyorum.
" Kandidia: (Aşırı öfke ve düş kırıklığı. Kendini parçalanmış hissetmek. Tahakkümcü ve ilişkilere güvenmeyen, alıcı bir kişilik.) "Olabileceğim her şeyi olmaya kendime izin veriyorum. Hayatta en iyi şeylere layığım. Kendime de başkalarına değer veriyorum, takdir ediyorum ve seviyorum.
" Kangren: (Marazi düşünceler. Zehirli düşüncelerin sevinci boğması.) "Şimdi uyumlu düşünceleri seçiyorum.
" Kanser: (Derin acı. Uzun süre taşınan kırgınlık, sır, hüzün bedeni kemiriyor. Nefreti içine gömmek.) "Geçmişle ilgili her şeyi sevgiyle affediyorum. Yaşamımı mutlulukla doldurmayı seçiyorum. Kendimi seviyorum.
" Karaciğer: Öfke ve gazabın merkezidir. Sorunları: (Sürekli şikayet etmek. Kendini kandırmak. Haklı çıkmak için sürekli başkalarında hata bulmak. Kötü hissetmek.) "Kalbim açık olarak yaşamayı seçiyorum. Baktığım her yerde sevgiyi görüyorum.
" Karın ağrıları: (Korku, başlamış bir olayı, süreci durdurmak.) "Hayatın akışına güveniyorum. Güvencedeyim
". Karın ağrısı: (Zihinsel tahriş. Sabırsızlık. Çevreden duyulan rahatsızlık.) "Bu çocuk yalnızca sevgiyi ve sevgi dolu düşüncelere karşılık veriyor. Her şey barış dolu.
" Kas Sorunları: (Aşırı korku. Herkesi ve her şeyi çılgın bir şekilde kontrol etme arzusu. Güven duymanın derin ihtiyacı.) "Hayatta olmak güzel. Kendim olmak güzel. Kendime güveniyorum
" Kaşınma: (Akıntıya kürek çekme arzusu. Doyumsuz. Pişman.) "Bulunduğum noktada huzurluyum. Arzu ve ihtiyaçlarımın karşılanacağını bilerek, iyiliğimi kabul ediyorum.
" Katarakt: (Geleceği olumlu görememek. Karanlık gelecek.) "Hayat sonsuzdur ve haz doludur. Her ana heyecanla yaklaşıyorum.
" Kazalar: (İstediğini dile getirememe. Otoriteye karşı çıkma isteği. Şiddetle inanmak) "Bunu yaratan düşünceyi aşıyorum. Huzurluyum, değerliyim.
" Kekemelik: (Güvensizlik. Kendini ifade yoksunluğu. Ağlamaya izin verilmemesi.) "Düşündüklerimi ifade etmekte özgürüm. Kendimi güven ve sevgiyle ifade ediyorum.
" Kellik: (Korku. Gerginlik. Her şeyi kontrol altında tutmaya çalışma.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Hayata güveniyorum." Kemikler: Evrenin temel yapısını temsil ediyor.) "Dengeli ve sağlam yapılıyım
." Kemik sorunları: -Kırılma: (Otoriteye karşı tepki.) "Dünyamda kendimin efendisi benim. Düşüncelerim yalnızca bana ait.
" -Deformasyon: (Zihinsel baskı ve gerginlik. Kasların ve düşüncenin esnekliğini kaybetmesi.) "Hayatın nefesini dolu dolu içime çekiyorum. Hayatın akışına güveniyorum.
" Kısırlık: (Hayat sürecine duyulan korku ve direnç Ya da anne baba olmaya ihtiyaç duymamak.) "Hayata güveniyorum. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru şeyi yapıyorum. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum
." Kızarıklık: (Gecikmelerden duyulan rahatsızlık. Dikkat çekmenin çocukça bir yolu.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Hayatta her şey gerektiği zaman oluşuyor.
" Kistler: (Acı veren eski bir filmi tekrar tekrar seyretmek. Acıları beslemek. Sahte büyüme.)
"Zihnimin sinemaları güzel filmler gösteriyor. Çünkü ben seçiyorum. Kendimi seviyorum
." Kistik Fibroz: (Hayatın size mutluluk getirmeyeceğine dair derin inanç. 'Zavallı ben'.) "Hayat beni, ben hayatı seviyorum. Hayatı dolu dolu ve özgür yaşamayı seçiyorum.
" Kollar: (Hayat deneyimlerini kucaklama kapasitesi ve yeteneği.) "Yaşadıklarımı kolaylıkla ve zevkle, severek kucaklıyorum.
" Kolesterol: (Haz kanallarının tıkanması. Haz alma korkusu.) "Hayatı sevmeyi seçiyorum. Haz kanallarım ardına kadar açık.
" Kolit: (Aşırı derecede katı ana babalar. Eziyet çekme ve yenilgi duygusu. Şefkate duyulan büyük ihtiyaç.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Mutluluğumu kendim yaratıyorum. Hayatta 'kazanan' olmayı seçiyorum
." Koma: (Korku. Bir şeyden veya birinden kaçmak.) "Seni sevgi ve güvenle kucaklıyoruz. İyileşmen için ortam yaratıyoruz. Sen sevgisin.
" Konjunktivit: (Hayatta görülen şeylere öfke ve düş kırıklığı duymak.) "Sevginin gözleriyle görüyorum. Uyumlu bir çözüm yolu var ve bu yolu kabul ediyorum.
" Koroner Trombos (kalp damarları tıkanıklığı): (Yalnızlık duymak ve korkmak. Yeterli olmamak. Yeterince uğraşmamak. 'Asla yapamayacağım.') "Tüm hayatla birim. Evren beni tümüyle destekliyor. Her şey harikulade.
" Kramplar: (Gerginlik. Korku. Sıkı sıkıya yapışmak.) "Zihnimi gevşetiyorum ve huzur dolu olmasına izin veriyorum.
" Kronik hastalıklar: (Değişimi reddetmek. Gelecekten korkmak. Güvende hissetmemek.) "Gelişmeye ve değişime hazırım. Şimdi güvenli yeni bir gelecek yaratıyorum.
" Kuduz: (Kızgınlık. Çözüm yolunun şiddet olduğu inancı.) "İçimde ve çevremde barış hüküm sürüyor.
" Kulaklar: İşitme kapasitesini temsil ediyor. "Sevgiyle dinliyorum." Kulak ağrısı: (Kızgınlık. İşitmek istememek. Fazla kargaşa. Kavga eden ana baba.) "Çevremde uyum var. İyi ve hoş şeyler işitiyorum. Sevginin merkeziyim.
" Kulak çınlaması: (Dinlemeyi reddetmek. İçimizdeki minik sese kulak vermemek. İnatçılık.) Yüksek benime güveniyorum. İçimdeki sese sevgiyle kulak veriyorum. İçinde sevgi olmayan her şeyi bırakıyorum.
" Kurdeşen: (Küçük, gizli korkular.) "Hayatımın her alanında barış var."
L
Larenjit: (Öfkeden konuşamamak. Otoriteye kızgınlık. Konuşmaktan korkmak.) "İstediklerimi rahatlıkla dile getiriyorum. Kendimi ifade edebiliyorum.
" Lenf Bezleri: (Aile çatışmaları, kavgalar. Çocuk istenmediğini hissediyor.) "İstenen, hoş karşılanan ve çok sevilen bir çocuğum
." Lösemi: (İlham ve yaratıcılığın hunharca yok edilmesi. 'Ne yararı var?) "Geçmişteki sınırlılığımı aşıp, şimdiki anın özgürlüğünü yaşıyorum. Kendim olmakla güvencedeyim.
" M Menopoz sorunları: (Artık istenmemekten korkmak. Yaşlanma korkusu. Kendini kabullenmeme.) "Hayatın tüm dönemlerinde dengeli ve huzurluyum. Bedenimi sevgiyle kutsuyorum.)
Migren: (Köşede sıkışıp kalma duygusu. Cinsel korkular. (Migreni geçirmek için en iyi yol mastürbasyondur.) "Hayatın akışına kendimi bırakıyorum. Hayat benim hayatım.")
" Mide bulantısı: (Korku. Bir fikri ya da deneyimi kabul edememe.) "Güvendeyim. Hayatın bana daima iyilikler getireceğine güveniyorum.
" N
Narkolepsi: (Her şeyden uzaklaşma isteği. Aşırı korku. Burda olmayı istememek.) "Kutsal bilgeliğin gücüne ve rehberliğine güveniyorum.
" Nasırlar: Katılaşmış kavram ve düşünceler. Somut korkular.) "Yeni düşünce ve yolları görmek ve denemek güvenli. İyiye açığım."
Nefes: Hayatı içimizde hissetme yeteneği.. "Hayatı seviyorum."
Nefes Kokması: (Kızgınlık ve intikam dolu düşünceler.) "Geçmişime sevgiyle sünger çekiyorum. Sadece sevgiyi dile getiriyorum.
" Nefes sorunları: Hayatı dolu dolu yaşamaktan korkmak. Yaşamda yeri olmadığını hissetmek.) "Hayatı dolu dolu ve özgürce yaşamak en doğal hakkım. Sevilmeye layığım. Hayatı dopdolu yaşamayı seçiyorum.
" Nefrit (Bright hastalığı): (Hiç bir şeyi doğru yapamayan bir çocuk gibi hissetmek. Başarısızlık.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Değerli ve yeterli bir insanım.
" O Omurga: Hayatın esnek desteği. "Hayat tarafından destekleniyorum.
" Omurga eğriliği: (Hayata güvenmemek. Onursuzluk. Cesaretsizlik. Desteksizliğin korkusu.) Korkularımı yeniyorum. Sevgiyle dik duruyorum. Bu, benim hayatım
" Omurilik Menenjiti: (Aşırı aile uyumsuzluğu. Kızgınlık ve öfke dolu bir ortamda yaşamak. Aşırı içsel karmaşa. Destek yoksunluğu.) Düşüncelerimde, bedenimde ve dünyamda barış yaratmayı seçiyorum. Güvenliyim ve seviliyorum."
Ö
Ödem: (Kimi yada neyi bırakamıyorsun?) "Geçmişi bırakıyorum ve özgürleşiyorum.
" P
Pamukçuk: "Dudaklardan dökülmesi engellenen çirkin, suçlayıcı sözcükler.) "Sevgi dolu dünyamda yalnızca sevinç dolu deneyimler yaratıyorum.
" Pankreas: Hayatın tadını simgeliyor. "Hayattan tat alıyorum."
Parmaklar: (Hayatın detaylarını simgeliyor. "Hayatın ayrıntılarıyla barış içindeyim." - Baş parmak: Akıl ve endişeyi simgeliyor. "Zihnim dingin." - İşaret parmağı: Ego ve korkuyu simgeliyor. "Güvendeyim." - Orta parmak: Kızgınlık ve cinselliği simgeliyor. "Cinselliğimle barış içindeyim." - Yüzük parmağı: Birlikte olma ve üzüntüyü simgeliyor. "Sevecen ve huzurluyum." - Küçük parmak: Aile ve sahte bir görünüm verme çabasını simgeliyor. "Hayat ailesinde olduğum gibi görünüyorum.
" Parkinson hastalığı: (Korku. Herkesi, her şeyi aşırı kontrol etme arzusu.) "Güvende olduğumu bilerek rahatım. Hayatım bana ait."
Peptik ülser: (Yeterli olmama inancı. Başkalarını memnun etme kaygısı.) Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Kendimle barışığım."
Prostat sorunları: (Zihinsel korkuların erkekliği zayıflatması. Vazgeçmek. Cinsel baskı ve suçluluk. Yaşlanma korkusu.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Gücümü kabul ediyorum. Ruhum daima geni
R
Rahim: Yaratıcılığın evini simgeliyor. "Bedenimle barışığım."
Raşitizm: (Duygusal beslenme eksikliği. Sevgi ve güven yoksunluğu.) "Güvenliyim. Evrenin ta kendisi olan sevgiyle besleniyorum.
" Romatizma: (Kurban. Hep haksızlığa uğradığını hissetmek. 'Hep benim başıma geliyor.' Sevgi yoksunluğu.) "Deneyimlerimi ben yaratıyorum. Kendimi ve başkalarını sevip onayladıkça, gittikçe daha olumlu deneyimleri hayatımda yaratıyorum.
" Safra taşı: (Katı düşünceler. Lanetleme. Gurur.) "Geçmişi arkamda bırakmayı seçiyorum.
" Sağırlık: (Reddediş. İnatçılık. Tecrit. 'Neyi işitmek istemiyorsun?' 'Beni rahatsız etme'.) "Yüce sesi dinliyorum. İşittiğim her şey bana zevk veriyor. Her şeyle birim."
Saman Nezlesi: (Duygusal tıkanma. Zamanla yarış. Suçluluk.) "Hayatın BÜTÜNÜYLE BİR'İM. Her zaman hayata güven duyuyorum." Sarılık: (İçsel ve dışsal önyargı. Dengesiz mantık.) "Kendim ve herkes için sevgi, anlayış ve şefkat duyuyorum.
" Selülit: (Çocukluk anılarına takılı kalmak. Geçmişteki kötülükleri unutamamak. İlerlemekte zorlanmak. Kendi yolunu çizme korkusu.) "Herkesi affediyorum. Kendimi affediyorum. Tüm geçmiş acılarımı affediyorum. Özgürüm.
" Sırt sorunları – üst: (Duygusal destek yoksunluğu. Sevilmediğini hissetmek. Sevgiyi göstermemek.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Yaşam beni destekliyor ve seviyor." - orta: (Suçluluk. Sırta binen yükün altında ezilmek. "Sırtımdan in".) "Geçmişimi bırakıyorum. Yüreğimdeki sevgiyle hayatta ileriye doğru yol almayı seçiyorum." - aşağı: (Parasızlık korkusu. Ekonomik destekten yoksunluk.) "Hayatın kendisine güveniyorum. İhtiyacım olan şey daima karşılanıyor.
" Siğil: (Küçük nefretler duyma. Çirkin olduğuna inanma.) "Tüm ifadesiyle hayatın sevgisi ve güzelliğiyim.
" Sinir ağrısı (nevralji): (Suçu cezalandırmak. İletişim konusunda şiddetli üzüntü.) "Kendimi affediyorum. Sevgiyle iletişim kuruyorum.
" Sinir krizi: (Ben merkezcilik. İletişim yollarını tıkamak.) "Yüreğimi açarak, açık ve sevecen iletişim kuruyorum.
" Sinirlilik: (Korku, evham, mücadele, acelecilik. Hayata güvenmemek.) "Sonsuzluğun içinde yolculuk yaptığımı biliyorum. Her şeye zaman var. İçtenlikle iletişim kuruyorum.
" Sinüs sorunları: (Çok yakın bir insandan tedirgin olmak.) İçimde ve çevremde huzurlu ve uyumlu bir ortam var.
" Sivilce: (Kendini kabul etmemek. Kendinden hoşnut olmamak.) "Hayatın kutsal bir ifadesiyim. Kendimi şu anda olduğum gibi seviyorum ve kabul ediyorum.
" Siyah noktalar: (Kirli ve sevgisiz hissetmek.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
" Soğuk algınlığı: (Aynı anda birden çok şeyin birden olması. Zihinsel karışıklık. Küçük incinmeler. "Her kış üç kez soğuk algınlığına yakalanırım" türünden inançlar.) "Gevşemeye ve düşüncelerimin berraklaşmasına izin veriyorum. İçimde ve çevremde berraklık ve uyum var."
Ş
Şişmanlık: (Korunma isteği. Aşırı duyarlılık.) "Kutsal sevgiyle korunuyorum ve güven duyuyorum."
T
Tetanoz: (Kızgın, yiyip bitiren düşüncelerden kurtulma isteği.) "Yüreğimdeki sevginin tüm bedenimi ve duygularımı yıkamasına ve iyileştirmesine izin veriyorum.
" Tırnak Yemek: (Çaresizlik ve düşkırıklığı. Kendini yemek. Anne babaya öfke duymak.) "Büyümeyi seçiyorum. Artık kendi hayatımı kolaylıkla ve zevkle idare ediyorum.
" Timus: Bağışıklık sisteminin temel guddesi. 'Herkes bana zarar vermeye uğraşıyor. Hayat bana saldırıyor.' Sevecen düşüncelerim bağışıklık sistemimim güçlendiriyor. İç ve dış dünyamda güvenliyim. Sevgiyle iyileşiyorum.
" Tiroid: (Aşağılanmak. 'İstediğim hiç bir şeyi yapamıyorum. Bana sıra ne zaman gelecek?) "Eski sınırlılığımı aşıyorum ve kendimi özgürce, yaratıcılığımla ifade ediyorum.
" Tüberküloz: (Bencillikle kendi kendini yok etmek. Hükmedici sabit düşünceler. Öç alma ihtiyacı.) "Kendimi sevdikçe ve onayladıkça, daha zevkli, huzurlu, barışçıl bir dünya yaratıyorum
." U
Uçuk ve kabarcıklar: (Kırgınlık. Duygusal korunma yoksunluğu.) "Hayatın akışında, her yeni deneyime kolaylıkla uyum sağlıyorum." Uykusuzluk: (Korku. Hayat sürecine güvenmemek. Suçluluk.) "Günü ardımda bırakıyor, huzurlu bir uykuya dalıyorum. Yarın yeni bir gün ve çözümleriyle geliyor
." Uyuşma: (Başkalarını umursamamak. Sevgi vermemek. Zihinsel duyarsızlık.) "Duygularımı ve sevgimi paylaşıyorum. Herkesin sevgisine karşılık veriyorum.
" Uyuz: (Başkalarının fazla etkisinde kalmak.) "Hayatın yaşayan, seven, haz dolu bir ifadesiyim. Benim, kendi kişiliğim var
." Ü
Ülser: (Korku. Yetersiz olduğuna dair duyulan güçlü inanç. Sizi ne yiyip bitiriyor?) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Barış ve huzur doluyum.
" Ürperme: (Zihinsel kasılma. Geriye çekilme. Uzaklaşma arzusu. Beni yalnız bırak.) "Her zaman emniyetteyim ve güven içindeyim. Sevgi beni kuşatıyor ve koruyor."
V
Varis: (Bulunduğun durumdan nefret etmek. Cesareti yitirmek. Aşırı yük taşıdığını hissetme.) Hayatı seviyorum ve özgürce hareket ediyorum.
Vitiligo(ciltte beyaz noktalar): (Ait olmama. Kendini her şeyin dışında hissetmek. Bir gruba dahil hissetmemek.) "Hayatın tam merkezindeyim. Herkese ve her şeyle sevgiyle bağlıyım."
Y
Yanma: (Kızgınlık. Küplere binmek.) "Sevgi ve coşku doluyum.
" Yanıklar: (Kızgınlık. Alev alev öfke.) "İçimde ve çevremde barış ve uyum yaratıyorum. İyi hissetmeyi hak ediyorum.
" Yaşlılık sorunları: (Toplumsal inançlar. Eski düşünceler. Kendim olma korkusu. Şimdiyi reddetmek.) "Her yaşta kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Hayatın her anı mükemmel.
" Yatağı ıslatma: (Ebeveyn korkusu. Genellikle baba.) "Bu çocuğa sevgi, şefkat ve anlayışla bakıyorum.
" Yılancık: (Başkalarının hayatına çok fazla karışmasına izin vermek. Kendini yeterince temiz ve iyi bulmamak.) "Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Hiç kimsenin, hiç bir şeyin üzerimde gücü olmasına izin vermiyorum.
" Yirminci yaş dişi: (Sağlam bir temel yaratmak için gereken zihinsel hazırlığı yapmamak. "Bilincimi, hayatın genişletmesine açıyorum. Gelişmek ve değişmek için hazırım. Ve bol imkanım var.
" Yumurtalıklar: Yaratıcılık noktası. "Yaratıcılığımı dengeliyorum." Yüz: Dünyaya gösterdiğimizi temsil ediyor. "Kendimi olduğum gibi ifade ediyorum."
Z
Zatürree: (Umutsuz. Hayattan bıkkınlık. Duygusal yaraların iyileşmesine izin verilmemesi.) "Yeni düşünceleri kabul ediyorum. Bu an, yeni bir an.
" Zona: (Korku ve gerginlik. Aşırı duyarlılık.) "Dinginim ve huzurluyum. Çünkü hayatın akışına güveniyorum." "Düşünce Gücüyle Tedavi" kitabından alınmıştır - Louise Hay Fiziksel bir sorunun olduğunda listeyi kullanma yolu:
1. Sorunun zihinsel nedenine bak ve bunun senin için doğru olup olmadığını düşün. Değilse, sessizce otur ve kendine sor: "Bende bunu yaratan hangi düşünceler olabilir"
2. Şu sözleri tekrar et: "Bilincimde bu koşulları yaratan düşünce kalıbını bırakmaya hazırım."
3. Yeni düşünce modelini birçok kez tekrar et. 4. İyileşmenin zaten başlamış olduğunu varsayıp, iyileşmeyi kabul ediyorum.
.
.
Louis Hay'in "Düşünce Gücüyle Tedavi" adlı kitabından alıntıdır...